HAFTANIN MAKALESİ- ŞEQETIR

HAFTANIN MAKALESİ- ŞEQETIR

ŞEQETIR

Uzun zamandır uzağım memleketten.Özlemedim desem yalan olur yaşadığım kışları.Karın hiç yağmadığı bir coğrafyada, kar hikayelerini anlatırız ara sıra buradaki insanlara .Çileyi,eziyeti anlatırız.Anlatırız anlatmasına ama ne kadar verimli olur belli değil. Köre kırmızı rengi anlatmak gibi bir şey burada kar hikayeleri.

Karın akşamdan bastırması ile kapanan yolları.. Sabah herkesin elinde birer “Berfok”la kar kürümeleri.. Kar küreyenlerin oluşturduğu renkli görüntüler. Karın sulu yağanına “Şlope” yerde donmuş haline “Kurşe” denildiğini.Bir metreyi geçmiş “Kurşe”nin üzerinde batmadan yürüdüğümüzü.Ağır cüsselilerin kara batmasın diye ayaklarına “Lekan” giydiklerini  En iyi lekanların yabani söğüt edalarından yapıldığını anlatmak çok zor.Hele hele herkesin eziyet olarak filmlerde gördüğü karın eğlenceli taraflarının da olduğunu… Hele,hele oynadığımız o özgün oyunlar.

Kışın içeride ve dışarıda oynanan oyunlar vardı..Çoğu hafızamdan silinmek üzere.İçeride kuzineli sobamızın etrafına toplanır ve “Kagustil” oynardık.Üzerinde İran şahı Rıza Pehlevi ve Prenses Süreyya’nın resimleri olan kahve fincanlarının altına sakladığımız yüzüğü arayarak.Bir nevi “Bul karayı.Al parayı” hesabı gibi bir oyundu. Dışarıda da “Bırr,Topedar” oynanırdı “Bırr” oyununun sadece adı kaldı aklımda,Nasıl oynandığını hatırlamıyorum bile.Ama “Topedar” “Beyzboll “ile benzerlikler gösterdiğinden hatırlıyorum.Yalnız topumuz bu günün modern beyzboll topu gibi değildi.Genelde kıldan ve avuç içinde ovarak yapılan toplardan olurdu.En güzel toplar da öküz kılından yapılırdı.

Belki hala oynanıyordur bu oyun. Hayvanları yemlemek üzere karın üstüne serilen kurumuş otların, yemleme bittikten sonra meydana getirdiği pratik sahalarda. “Drunge” denilen bu alanda oynanan “Topedar” oyununun bir kuralı vardı beraberlik olduğunda mı yoksa oyun kilitlendiğinde mi uygulanırdı hatırlamıyorum ama oyun açılmayınca ”Şeqetir” diye bağırırdı kaptan pozisyonundaki oyuncu. O an oyun dururdu.Sonra iki oyuncu  oyunun tekrar açılması için ”Şeqetır” gereği bacaklarının arasına saklarlardı topu.Oraya kadar hatırlıyorum işte…Daha sonrasını hatırlamıyorum.Kilit nasıl açılırdı unutmuşum .

Türkiye’nin genel sorunu da bu zaten. Çıkış için birinin “Şeqetır” demesi lazım ama kim? Ne yazık ki Üstünü kapattığımız ve görmezden geldiğimiz sorunlar o kadar büyüdü ki kimse “Şeqetır” diye bağıramıyor.Belki bağırmak ve kilidi açmak için çözümleri de vardır fakat “Vatan hainliği” suçunu kimse işlemek istemiyor.Çünkü “Şeqetır” durumundan çok insan ekmek yemektedir.Bu insanlar da ne yazık ki milliyetçi ve muhafazakar insanlardır.Zararı ülkeye dokunsa bile

Kar kış demişken Patnos kaymakamı aklıma geldi.Sosyal yardımlaşma Ve dayanışma Vakfından halka yapılan yardımlardan bahsetmişti bir zamanlar. Hem de övgü ile. “Biz bu sene en yüksek randımanlı kok kömürünü fakir fukaramıza dağıttık” demişti.. Ne güzel .. Bi de halkın o kömürü yakabileceği tuğlalı sobası olsa.

Tuğlalı sobası olmadığı için kaymakamlıktan aldığı yüksek randımanlı kömürü yüz metre ilerideki kömürcüye satıp yerine tezek alan vatandaşa yapılan bu yardımı düşünüyorum da devletin küçümsenmeyecek zararı söz konusuydu. Hala öylemi bilmiyorum. Öyle ise yazık. Kömür yerine tezek yardımı yapılsa daha anlamlı olurdu.Ya da kömürle beraber tuğlalı soba da dağıtılsa.Benimi bi fikir sadece. “Şeqetır” durumuna bir çözüm sadece.