Aidiyet

Aklımın bir karış havada olduğu dönemleri geride bırakmanın sevinci ile,gerçeklerle baş başa kalmanın acısından bu yana yıllar geçti. Ne yazık ki geçmişin günahlarını gözyaşıyla ört bas etmenin imkanı yok.Anladım ki hayat hiç hesaba katılmayan ihtimalleriyle, tuzakları labirentleri ve  gizli kapılarıyla bekleyip durmakta avını sabırla bekleyen bir avcı misali bizi...
           Önceleri değer yargılarımız, nedense bir sevgilinin hülyalı bakışlarına odaklanmışken, sonraları kendiliğinden değişiveriyor.Çoğu zaman anlamını yitiriyor gerçeklerle yüzleşirken sözcükler.İşte o zaman birden bire büyüdüğünü fark ediyorsun.Aidiyat duygusu bütün duygulardan baskın çıkmaya başlar.
         Ben nereye aitim? Kimim ben?Demeye başlarsın. Kim bilir,belki de birden bire köklerinin Ninova’nın kuruluş  yıllarına uzandığını fark edersin bir akşam üstü, ait  olmadığın bir coğrafyada tadı, tuzu olmayan bir çayı yudumlarken. Beklide büyük,büyük annenin Babil’in  yakıldığı günlerde bir ceviz ağacının dibinde toprağı tırnaklayarak  bebeğini doğurması geçer gözlerinin önünden, büyük büyük deden Pers’lerle savaşırken Zagros’larda…Garip duygular sarar bedeninin her tarafını.Bir serin ürperti geçer içinden ve Mezopotamyalı olduğunu fark edersin.İşte o zaman ötekileştirildiğin bir dünyada, öteki olmamanın hiç te kötü bir şey olmadığını farkına varırsın..Hatta belki de kendini tanımana vesile olduğu için mutlu bile olabilirsin. Anlatılmaz kıpırtılar başlar içinde. Basat’lar, Tepegöz’ler bir film sahnesinden geriye zomlanmışçasına uzaklaşır varlığından.Uzaklarda bir nokta olana kadar küçülürken o noktadan sana büyüyerek bir film karesi yaklaşır.ve içinde ak sakallı bir dede çıkar.Dede Korkut’a hiç mi hiç benzemeyen.. Asurluların ne kadar çalışkan,Huri’lerin ne denli savaşçı ve Akadların sanatçı özelliğini anlatır sana bu ak sakallı dede.Hayallerini süsler Gılgamış’ı gücü. Kim bilir belki de Rostem gibi bir oğla sahip olmanın gizli kibrini yakalarsın kıvırcık sakalların arasında ancak fark edilebilen Zal’n tebessüm eden dudaklarından.Tanrıya baş kaldırdığı için Nemrut’u sen de cezalandırırsın ait olduğun toplumun inanç mahkemesinde.Atan olmasına rağmen asla çocuklarının adını Nemrut koymazsın..Nemrut’tan hiç te farklı olmayan Atilla,Teoman Cengiz Han’ın adını büyük bir gururla çocuklarına veren şoven Müslümanlara inat.
               Aidiyat,karşılaştırma sonucunda ortaya çıkan bir kavramdır.”Bura mı,ora mı?” tercihi ile baş başa kalındığında yer belirlemede en büyük rolü oynar.Ayrışma,aidiyata zorlamanın sonucunda ortaya çıkar ki;Sorumlusu sadece ötekileştirendir.Ama ötekileştiren, ayıbını hep ötekileştirdiğinin omuzlarına “Bölücü” suçlamasıyla yükleyip suçluluk psikolojisinden kurtulmaya çalışır.Bu kural asla değişmez… Suçlamak.
             Tarih boyunca kavimler,ait oldukları toprakları hep arayıp durmuşlardır.Ben buraya aitim dedikleri an,o toprakları yurt edinmişlerdir.Zaman içinde başkalaşmış ama asla öteki olmamışlardır. Ötekilik çok farklıdır.Kendisine başkalarını yakıştırmamadır.aşağılamadır başkalarını. Hastalık boyutuna varan bir kompleksin sonucudur.Ve,ne yazık ki tedavisi yoktur..Tarihe bakıldığında, kaybedenin hep ötekileştiren olduğunu görürsünüz. Ötekileştirilen ise,ait olduğu toprağı,iklimi ve şartları bulan filizler gibi kendini bulmanın ve ait olduğu yerin bereketiyle yüce çınarlar gibi toprağa çok daha kuvvetli kök salmayı başarmışlardır.
                                                 
 
                                                              Seyfettin ESİN