Meçhul Sevgiliye 3. Mektup

Merhaba.
Merhaba yalçın kayalıklarda açan yaban gülü. Umutlarımın müjdecisi. Sevinçlerimin berrak pınarı. Gülünce çölde çiçekler açtıranım. Ağlayınca yağmurlar yağdıranım merhaba.
             Merhaba karanlık gecelerimin parıldayan yıldızı. Merhaba çaresiz aşklarımın en imkansızı. Bir akşam üstü güneş batmak üzereyken içime saplanan sızı. Masalların kül kedisi ya da peri padişahının kaf dağında yalnız bıraktığım kızı.
              Merhabaların en sevdalısını sana gönderirken,hasret kaldığım yüzüne duyduğum özlemin artık işkence boyutlarına ulaştığını; Yüzüme bakarken dudaklarına yapışan tebessümünü,rüyalarımın dışında da görmek istediğimi söylesem,senden çok şey mi istemiş olurum?
               Hasret demişken; Hasretin nasıl bir illet olduğunu,geceleri bir kabus gibi insanin boğazına nasıl çöktüğünü,sabahın ilk ışıklarının yaşama merhaba deyinceye dek,baş ucundan ayrılmadığını söylememe gerek var mı? Eminim biliyorsun. Hele bazı zamanlar bir labirenteymişçesine çıkmazların yarattığı korkuyu ve ardından gelen endişeyi,ölümü his edercesine nasıl his ettiğimi sanırım anlıyorsun. Küçücük bir çıkışın vereceği mutluluğu da...
               O zaman beni hayallerimle avunmaktan kurtar. Uzat bana o sıcacık ellerini. Ellerinin dokunuşuyla vücuduma dalga,dalga bir elektrik yayılmalı. Verdiğin elektriğin şiddeti,yorgun kalbimin buna dayanıp,dayanmayacağı umurumda değil. Ellerini bana uzat ki, yüreğimde kopan bu fırtına dinsin. Sakinleşsin bu hırçın deniz. Dingin sular gibi akmalı kanım yüreğime. Bana ellerini uzat. Acılarım ancak ellerinin dokunuşuyla bitecek biliyorum.
                 Yaban Gülü’m; Günlerce dalgalarla boğuşmuş,en amansız fırtınalara senelerce direnmiş,ama darmadağın olmuş bu geminin sığınmak için aradığı liman çok mu uzakta? Yıldızların kılavuz olmadığı bu karanlık gecelerde limana ulaşmamı sağlayacak deniz feneri hiç mi yanmayacak? Yoksa, acımasız dalgalara yıllarca dayanan bu gemi ağır,ağır derinlere batıp yok mu olacak. Söyle yoksa... Yoksa,bir daha gün doğumlarını yaşamadan derinlerde bir batık olarak mı kalacak?
                  Boş ver. Ben alışığım kış günü paltosuz gezmeğe. Hatta soğuklarla öyle sıcak dostluklar kurdum ki; Sıcaklar ciddi,ciddi ürkütmeye başladı. Ellerinin sıcaklığı da uzak bana, fırtınada ulaşmak istediğim liman da. Asla yanmayacağını bildiğim deniz feneri de... Çorak kalmış bu tarlaya,bulutlardan bir yağmur tanesinin bile düşmeyeceğini biliyorum. Benimkisi bir avuntudan öte bir şey değil. Çıkmayan candan umut kesilmez tesellisidir belki de ummak.
                   Bana yazmayacağını biliyorum. Ama sana yazmanın hele,hele seni sevmenin ne denli huzur verici olduğunu biliyorum. Sana yarın yine yazmaya devam edeceğim.
 
                                                              11 Aralık 2004
                                                                       SÖKE