Saat Kaç

 

Bu kaçıncı yok oluşu yüreğimin. Bu kaçıncı yok oluştan sonra dirilişim yeniden.Kaç kez sağır kaldı dünya çığlıklarıma. Kaç kez görmezden geldi alem,kan gölüne dönen hayallerimin çöllerinde açan zambakları.Kaç kez suçüstü yapılmasına rağmen sümenaltı yapıldı herkese eşit olması gereken sözüm ona adalet.Saymadım.

       Yüzü kızarmış tarih,Ninova’nın duvarlarına sıçrayan kanın hesabını yarınlara taşıyamamanın utancında şimdi.Fırat kan ağlıyor.Hıçkırıklar Dicle’nin göğsüne düğümlenmiş boğuyor kurtlar ulurken sahipsizliğinde Mezopotamya’nın

        Hangi ana yüreği dayanabilir soğuktan kızarmış çıplak,üstelik minicik ayakların karda bıraktığı izlere.Hangi sağır vicdan anlayabilir gecenin ayazına karışan yüzünü tırnaklarıyla çizmiş kadınların yanık ağıtlarını.

Mezopotamya’da akşam oluyor.vahşet patlamaya hazır bir bomba gibi pimini çekecek vahşilerin dolunaya karşı ulumalarını bekliyor.Birazdan muhteşem salonlarda medeniyet; Mozart’ın kırkıncı senfonisini dinlemeye  Zagros ise; Kırk birinci katliama şahit olmaya hazırlanıyor.Param parça insanlık ise utanç dolu yamalarını,kirli paçavralarla kapatmaya.

         Saat kaç şimdi orada.Gece yarısı mı? Yoksa… Affet.Özür diliyorum. Yelkovanı, helikopterlerin pervanesine takılmış saat,zamanı anlatabiliyor mu ki saati soruyorum sana.Affet… Benimki densizlik biraz.Büyüklüğün affetsin değerlerini yabanda kaybetmiş beni.Selahaddin’in çocuklarına da yakışan budur zaten.

          Müsterih ol.saat kaç olursa olsun,zaman hep senin istediğin zaman olacaktır. Zira Mezopotamya’nın bereketli toprakları,her newroz sonrası yeniden doğuruyor daha gür,daha da diri seni.Diktatörlerin yok etmeye çalıştığı sen;Saat kaç olursa olsun tarihin utanç sayfalarından sıyrılıp zamana gerçekten hükmedeceksin.Seni yok etmeye çalışanlara inat.

          Saat kaç? Belki de idam saatindir. Belki hayata son gülümseyişinin. Saat kaç olursa olsun şunu unutma.

         ”Asılanlar cellatlarından daha uzun yaşıyor”

 

                                                          Seyfettin ESİN